17 Temmuz 2012 Salı

Terzi..

Hiç üzülmez misin sen?

Üzüldüğünle kimle konuşursun ki?

Sevdiklerin yanında yoksa..


Kim izler gözyaşlarının yüzünde bıraktığı izi?

Kim dinler belki deli saçması dertlerini?

Sen bile sıkılmışsındır kendini avutmaktan,

Belki de korkuyorsundur, içine attıklarınla boğulmaktan..

Konuşamadan..


O kadar garipsindir ki sen,

İyisindir Nasılsın sorusuna,

Bir şey yok'sundur Neyin var'a,

Bir şey yok, evet..

Paylaşacağın bir şey yok, biri yok..

Dinleyebileceğin bir ses yok..


Her şeye rağmen..

Ara sıra gökkuşağını geri getirmeyi unutma,

Her şey karardığında şunu hatırla;

Tanımak isteyeceğin bir çift göz var hala sırada..

29 Haziran 2012 Cuma

İnandığın Masallar*

Küçükken biriktirilmiş hırsların ilerde radyosyon etkisi zararında bir büyüklük yarattığını düşün.

Ufakta olsan,
İçinde milyonlarca parça halinde bitmek tükenmek bilmeyen sevgi tomurcukları günden günede yeşerse de,
Büyüdüğünü hissetmeye başladığın anlarda,
Küçüklüğünde yaşamış olduğun anıları iyi-kötü her hâliyle düşünmek istediğinde,
Sevgi yumağına boğduğun insanları,
Nefretle gömmek isteyeceksin.

Çünkü,
Bir zamanlar masallardaki prens ve prenseslere, cadılara ve büyücülere, konuşan yerli-yersiz varlıklara inanmayı bıraktığın zamanlara denk geleceksin.
Herşeyin masallardaki kadar güzel olmadığını,
''Cindirella'nın gece saat 12'yi vurduğunda külkedisine dönüşmediğini,
Boktan bir balkabağın ve birkaç lağım faresinin mükemmel bir araba ve muhafızlar olamayacağını bilebileceksin.''
Peki,
Bunları tek tek öğrenirken;
Hayat senin için ne kadar adil olabilicek?
Dürüst ol.Hiç düşündün mü..?
Hayatındaki en sevgi yumurcağı hallerini senelerce kandırılarak geçirdin...
Şimdi ise;
Gerçeklerle yüzyüzesin.

Aynaya iyice bak.
O masallarla kandırılan çocuk sensin.

Peki ya,
Şimdi söyler misin?

Hayat masallardaki kadar güzel mi.
Yoksa hâlâ insanların iyi olduğuna Polyanna kadar inanmaya devam eder misin...








*Croire aux contes de fées.

19 Haziran 2012 Salı

Duraksamak..

Takılmak..

Durmak bir boşlukta, kayıp giderken bu sonsuzlukta, bakamamak çevrene..

Görememek bu değerli siyahlığı..

Her şeyin başladığı..


Uzakta mıydı geçmişine? Geçmişteki dostlarına, yoksa çoktan geleceğe mi taşımıştı onları..

Onları geleceğe yollayıp geçmişte mi yaşıyordu?

Geçmişinden mi güç alıyordu bazı şeyler için?

Unutmayı seçenlerden farklı olarak..


Endişelerini yenmesi mi gerekiyordu yoksa?

Dostlarından ayrı kalarak..

17 Haziran 2012 Pazar

Vedalar..

Değer veriyordu ona, çünkü bir ışık görüyordu. Derinlerinde yanan bir ışık..

Kalbini istiyordu ondan nankörce, alamayacağını bilse de..

Bunları düşünürken kalbinin hırsızı belki en acı kelimelerden birini fısıldadı kulağına;

"Au revoir"

Şu vedalar ne zordu..

Sana da hoşçakal diye fısıldadı adam. Sanki onun umrundaymış gibi..

Şimdi ne yapacaktı peki?

Kendi tekrarını yazıyordu, ışık bir sönüp bir yanıyordu, neye inanmak isterse ona inanıyordu..

Onun da derininde bir ışık sönmüştü, hissediyordu..

Rotasını planladı iskelesi belirsiz bu sonsuz yolda..

Bulamayacağını bile bile, sadece denemek uğruna..

16 Haziran 2012 Cumartesi

Sen gittin ya. Herkesle iyi olasım var. Giderken bütün şanslarını da bıraktın, Hatırlatırım... Geri dönüşünü yokluğuna giderken sen sattın.

Ufak bir Fısıltı

Unutmanı söylerler hep giderken.
Bu unutulmaz bir klasiğin en önemli parçalarından biridir.

Geçmişte yaşanılanların, dünün ve bugünün ''Unutmalısın'' diyecek sahibi hiç bir zaman O olamaz.
Neden mi?
Yaşattıklarının altındaki imzalar O'na ait olduğu sürece, unutturmak istediklerinin içinde bıraktığı ufak tefek notları, fısıltıları, çığlık çığlığa sesleri ilk başta O'nun susturması gerekir.
Bunları yaratan ''O'' olduğu gibi, silmeyi öğretmeyi deneyecek kişininde ta kendisinin olacağını unutmaması gerekir.

Bunlar ufak ayrıntılar.
Ama yine unuttun değil mi?

Ne de olsa dün yediği yemek kadar önemsiz bir ihtiyaç sayılabilirdi O'nun için herşey.
Bu yüzden unutmaya bu kadar meraklıydı.

Peki ya...
Geri dönmeyi düşünürse?

Asıl oyun işte o zaman başlayacaktı...

15 Haziran 2012 Cuma

Gelecek..

Kendi geleceği için çabalıyordu, bazı şeyler için uğraşıyordu, çoğunun ne olduğunu bile bilmeden..

Bu çaba uğruna fedakarlıkları olmuştu, boşa gitmemesi gereken çalışmaları vardı. Daha rahat, daha az endişelenecek şeyin olduğu bir hayat istiyordu, belki bir dost istiyordu bu günlerde yanında olan, belki de bir sevgili yeterli oluyordu bu tecrübeli kalbe..

Bazı testlerden geçmesi gerekiyordu, bunlardı onu bir adım daha ileri götürecek, kendi seçimleriydi onu yönlendirecek. O'ydu onu başarıya götürecek..

*Değerli arkadaşım, blog dostum bu yazı yazılırken ve yayınlandığında muhtemelen sınavla boğuşuyor olacak. O ve diğer sınava gireceklere başarılar. En kısa zamanda güzel yazılarını okumak dileğimle..

Gitme..

Gidene el sallamak..

Belki bir üzüntü, belki de bir özür..

Belki bir haykırış, gitme diye..

Gitme. Beni bırakıp gitme..

Bir çöküş, ne yaparım diye..

Bir merak, ne olacak diye..

Bir inanış belki de, gelir diye..


Ya gelmezse?

Ya çıkmazsa o tabuttan? Rahat mıdır ki orası? Rahat mıdır pamukların üstü sen yokken? Rahat mıdır derinlerde yapılan bu narkozsuz ameliyat?

Kalbin?

Mutlu mudur biri eksildi diye, ya da sadece kırgın, gittiği için..

Her ne kadar hak etmesem de, ne kadar üzülsem de gittin diye, ne kadar seni unutmak istesem de,

Gitme, yeniden, gitme..

14 Haziran 2012 Perşembe

Ufak bir başlangıç.

Hayatı boyunca umursadığı insanlar tarafından umursanmadan buraya gelenler gibi O'da o yolu izledi.


İnsanlara içimi dökmenin bir halta yaramadığını anlatayarak, parmaklarını konuşturdu.
Bu hem O'nun içini rahatlatıyordu, hemde ister istemez okuyan herkesi derdine ortak ediyordu.


Ve,
En iyiside. Zamanında gereksiz yere gereksiz değer kazanan biri olarak O okumuyordu.
Zaten,
Ben ise, O okusada hâlâ beni anlayabiliceğini sanmıyordum.


Merhaba.

  • Ufak tefek kırgınlıklarıyla, bu zamana kadar kazandığı tecrübeleriyle, karşısındaki insana zamanında susup; içinde biriktirdikleriyle; 

''Buse Eylül'' ben.

Merhaba ve diğer şeyler

Yazar ekle kısmının verdiği cazibe sonucu buraya geldik. Buse de beni kırmadı sağ olsun. Umarım güzel, sağlam bir blog oluştururuz..

Kafamıza göre, canımız nasıl isterse, blog ismine uygun olarak derinlerimizde neler varsa yazacağız. İyi okumalar..


PS: Muhtemelen Buse de bir merhaba yazısı yayınlar. Yani... Umarım... :>